tag:blogger.com,1999:blog-1746842256494858642024-02-21T10:09:22.536-08:00Kitap SeverlerKitap Severlerin Buluştuğu Nokta...Unknownnoreply@blogger.comBlogger47125tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-54585083038266523022011-02-04T12:22:00.000-08:002011-02-04T12:23:13.180-08:00Haluk Yücel - Kusursuz Atlar - Sultan Süleyman'ın Öyküsü<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmM-q0KRcuRZ7bB12fNtLNrqSCDqyN7qHj4xL3iXpghz_sfy2n65n9SMyn1jqq0HJLjEGh6KNt7_pF-DT7qoHMMUqj4bgBo3lzDA42kPSiopUAtKD0Ya_lgKvlbdTKXtgdqVpODsP_ddtP/s1600/getimageV32.jpeg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 205px; height: 308px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmM-q0KRcuRZ7bB12fNtLNrqSCDqyN7qHj4xL3iXpghz_sfy2n65n9SMyn1jqq0HJLjEGh6KNt7_pF-DT7qoHMMUqj4bgBo3lzDA42kPSiopUAtKD0Ya_lgKvlbdTKXtgdqVpODsP_ddtP/s320/getimageV32.jpeg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5569932491056405810" /></a><br />Altı asrı aşkın bir süre dünyaya hükmeden bir devletin en parlak günlerinde başında bulunan Kanuni Sultan Süleyman, zirveye taşıdığı medeniyetin şahsında Batı’da “Muhteşem” sıfatıyla anılmış, önemli bir padişahtır. Yarım asıra yakın tahtta oturan Sultan Süleyman, ceddinin temelini attığı, sağlam bir şekilde inşa ettiği bir devletin ve hatta devletten ötesi bir medeniyetin şahika döneminde, sadece kendi ülkesinin değil, tüm dünyanın siyasetine etki etmiştir. Onun bu parlak hayatı daha önce defalarca kez kaleme alındı. Ancak hiç kimse Haluk Yücel gibi, bir şair hassasiyeti, bir tarihçi titizliği ile Sultan Süleyman’ı anlatmadı. Bugüne kadar denenmemiş bir üslûpla kaleme alınmış bu edebiyat harikası kitap, altı kitaptan oluşan serinin birincisidir.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-34136568307577232312011-02-04T12:20:00.000-08:002011-02-04T12:21:45.893-08:00Kadın Şeytanmıdır?<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzfbw8zp1-H08DaK2JPZkQ3fN8CpqUOtwhOqanYaFB62lMCOfp68t7GHxmVZXKjYExdWpKExNfl1LmZxDI13ALaREccCZAK7mhnsm4mKqIfmiR7EEqAIVTVyXRGbmW_2qwOu3-JgYodQVo/s1600/getimageV3.jpeg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 197px; height: 315px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzfbw8zp1-H08DaK2JPZkQ3fN8CpqUOtwhOqanYaFB62lMCOfp68t7GHxmVZXKjYExdWpKExNfl1LmZxDI13ALaREccCZAK7mhnsm4mKqIfmiR7EEqAIVTVyXRGbmW_2qwOu3-JgYodQVo/s320/getimageV3.jpeg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5569932190292275810" /></a><br />Düşünüldüğü kadar günahkâr mıydı kadın; yoksa cennet, onların ayakları altında mıydı? Fettan da olabilirdi fedakâr da…<br /><br />İnsanların aklını çelen, aralarına fesat sokan mıydı kadın, yoksa anlaşmazlıkları çözen, insanları barıştıran mıydı? <br /><br />Evli bir hemcinsinin elinden eşini alan da çocukları ve babaları arasındaki ilişkide tampon görevini üstlenen de kadındı. Yüzyıllardır koskoca düşünürlerin kafalarını kurcalayan “Kadınlar ne ister?” sorusunun neydi yanıtı? <br /><br />Emine Özgöçmen, bu kitabında bizleri yanı başımızda yaşananlarla yüzleştirip “Kadın şeytan mıdır?” diye soruyor. Sıradan insanların yaşamlarından kesitlere yer vererek göstermeye çalışıyor cevabı.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-60130803356400939942010-08-16T04:16:00.001-07:002010-08-16T04:16:41.581-07:00Pınar Kür - Bitmeyen Aşk<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicKaVZgRorOYWPjWDrumO41VrHWnZvU_bgU5TrVb4ykx4y26D999cJtCC6AMl1vL3-LiVLgDXaAwhvzBRaJ6UdeT8-vZLWtaNSMAH-el69nnNzra8NXRh7xmz7Y2-K2s-rpNeGiAFgtRKZ/s1600/bitmeyenask.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 175px; height: 257px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicKaVZgRorOYWPjWDrumO41VrHWnZvU_bgU5TrVb4ykx4y26D999cJtCC6AMl1vL3-LiVLgDXaAwhvzBRaJ6UdeT8-vZLWtaNSMAH-el69nnNzra8NXRh7xmz7Y2-K2s-rpNeGiAFgtRKZ/s320/bitmeyenask.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505965001552700546" /></a><br />Nedir aşk? Bir mucize mi, aklın kişiye bir oyunu mu?... Nasıl bir afyondur ki insan, mantığın kalelerini bir anda yerle bir edip aşık olunanın ardından sersem ve serseri bir yaprak gibi savrulur? Bir kara büyü müdür?... Yoksa yalnızca bir ihtiyaç mı?<br /><br />Nilgün'e göre, Sinan'a göre, üçüncü bir göz olarak yazara göre aşk bambaşka... Türün alışıldık örneklerine hiç benzemiyor Bİtmeyen aşk. Hem şiddetli duygu fırtınalarını hem de yarattığı sarsıntıların insan yaşamını nasıl yapılandırdığını bir potada eritiyor. Türk Edebiyatının usta kalemi Pnar Kür bu ruh durumunu bütün boyutlarıyla ele alırken, okuru da bir dördüncü göz olarak işin içine katıyor.<br /><br />İnce işlenmiş ayrıntılarla kurgulanan Bitmeyen Aşk, okuru duygu - mantık ekseninde olağanüstü bir gezintiye çıkarıyor.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-17529095633820152992010-08-16T04:15:00.001-07:002010-08-16T04:15:58.671-07:00Meltem Arıkan - Ve... Veya... Belki...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiawehq_FhkiHjsg4qqxa81G7A7Ok1yq307Lrrb6DvJzHuCSZgACSZ0MagcUCl5xZ_ssgcrki6hhoARz0YfwtGeKfF7S6BkJwDFg7I2wF43DZ1zLyH0Gdkc2sdcR8d-BRnR7_Orml6MIKvt/s1600/ve-veya-belki.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 175px; height: 254px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiawehq_FhkiHjsg4qqxa81G7A7Ok1yq307Lrrb6DvJzHuCSZgACSZ0MagcUCl5xZ_ssgcrki6hhoARz0YfwtGeKfF7S6BkJwDFg7I2wF43DZ1zLyH0Gdkc2sdcR8d-BRnR7_Orml6MIKvt/s320/ve-veya-belki.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505964825453204466" /></a><br />Genç psikiyatrist Eylül, hastanedeki yeni terapi grubuyla tanışmıştır: nedensiz yere baygınlık nöbetleri geçiren Ayten, içine kapanık Ahmet, öfkesine hakim olmakta zorlanan Murat, kekemeliğini yenmeye çabalayan Emre, eşinden nefret ettiğini söyleyerek ağlama krizlerine giren Cavidan ve çevreyle iletişim sorunları olan üniversite öğrencisi gizem.<br /><br />Eylül, bir yandan hastalarına yardım etmeye çalışırken, öbür yandan da kendi içinde, benliğinde hissettiği huzursuzluğu çözümlemenin derdindedir. Bu yüzden evliliğini ve kocasıyla ilişkisini sorgulayıp dururken, felsefe öğrencisi Gizemin kendisine incelemesi için varoluşuyla yüzleşmeye çağırmıştır.<br /><br />Gerçek nedir? Çıkış değişimde mi, aynılığı renklendirmekte midir? Yoksa her şey ve bu arada gerçek kendi halinde varlığını sürdürürken, bizi sıkıntıya sokan şey baktığımız çerçevelere göre tanımların değişmesi midir?Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-55850652225080025992010-08-16T04:14:00.001-07:002010-08-16T04:15:20.051-07:00Meltem Arıkan - Evet... Ama... Sanki...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIOhQwH8pI8nn9beOVbbUb5_0iPshekrlaqx3OP-8dGly19TUQhh7O7piS65Vw18w0dcko9j49Vcr1WnZPG_ZDuBmD_oLIkKqs-W8j6jXEzm8suKXh23QQixSbR8Aq_7yu1Ml40TmZZbSG/s1600/evet-ama-sanki.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 176px; height: 255px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIOhQwH8pI8nn9beOVbbUb5_0iPshekrlaqx3OP-8dGly19TUQhh7O7piS65Vw18w0dcko9j49Vcr1WnZPG_ZDuBmD_oLIkKqs-W8j6jXEzm8suKXh23QQixSbR8Aq_7yu1Ml40TmZZbSG/s320/evet-ama-sanki.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505964608337789122" /></a><br /><br />Kendini kapana kısılmış gibi hisseden Seçkin, bu duyguyla her gününü bir öncekiyle tıpatıp aynı geçirmektedir. Bir sabah çalıştığı gazeteye gönderilen isimsiz bir mektupla heyecanlı, bir o kadar da tehlikeli bir maceranın içine balıklama dalar. Mektubu gönderen meçhul kişi, Seçkin'in zengin bir iş adamının karısı Ilgım Halit'i izlemesini istemektedir. <br /><br />Seçkin, adeta bir röntgenci gibi Ilgım'ın yaptıklarını anbean gözleyip rapor etmeye başlar. Bu hoş ve alımlı kadın, teleskopun diğer ucundan içine kapalı ve sakin bir yaşam sürüyormuş gibi görünür. Ancak atölyesinde bambaşka bir insana dönüştüğü Seçkin'in dikkatini çeker. Ilgım, gençlik yıllarında bir kez tadına vardığı cinsel hazzı bir daha yakalayamamanın hayal kırıklığıyla içindeki o büyük enerjiyi yaptığı heykellerle ölümsüzleştirerek bir çıkış yolu aramaktadır aslında. <br /><br />Seçkin, yalnızca uzaktan izlerken bile büyüsüne kapıldığı Ilgım'la tanışmak için fırsat kollar. Gazete için röportaj yapma bahanesiyle onun önce evine, sonra da yaşamına girer. Ilgım'ı bu kadar çekici ve vazgeçilmez kılan, kadınlığını keşfetmek yolculuğundaki cesareti ve bedeni ile beyni arasındaki uyum arayışıdır. <br /><br />Kendi algıladıklarını okura da algılatma gereksinimiyle yazan Meltem Arıkan, ortak bir kuram üzerine oturttuğu romanlarından ikincisi olan Evet... Ama... Sanki...'de de varoluşunu gerçekleştirmek için yola çıkan bir kadının kendi cinselliğinin farkına varışını ve bu arayışını erkeklerin üzerinden yapmasını, titiz, cesur ve özgün bir üslupla kurguluyor.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-90934288002380247762010-08-16T04:13:00.002-07:002010-08-16T04:14:27.418-07:00Perihan Mağden - Refakatçi<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDJHXPV-EZ6-wemuNno5-6L5GsWwUFYR_trslir53pXsP_bGjLzygejowdswyqI_gs6srilfWQNQJoF4gyi86a2OFkA0MY0LjZAwABgFY16HPbpZ7IwuFz2lTPgmTj4LjMZ24qCZwO4d3g/s1600/refakatci.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 178px; height: 255px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDJHXPV-EZ6-wemuNno5-6L5GsWwUFYR_trslir53pXsP_bGjLzygejowdswyqI_gs6srilfWQNQJoF4gyi86a2OFkA0MY0LjZAwABgFY16HPbpZ7IwuFz2lTPgmTj4LjMZ24qCZwO4d3g/s320/refakatci.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505964419601865314" /></a><br />"Güneşi balçıkla sıvayamazsınız! Adanmış birine attığınız tekmeler, bir gün misliyle sizi acıtacaktır! Kötülük, bir ok gibi sahibini bulacak; kara büyücüler, felaket tacirleri, vicdansızlar cezalarının bağışlanması için ayaklarıma kapandıkları gün, merhamet dolu yüreğimin..." Kaptan, koca gövdesiyle barın kapısına seğirtip bir eliyle beni göstererek vaazını sürdürüyor.<br />Barın kapısına vardığımızda, gözlerimi üstüne dikip yalnızca onun duyacağı bir sesle tıslıyorum: "Siktir git karşımdan!"<br />Gözlerimde yanan ateşi anında görüyor. Kenara çekilip yol veriyor. Çocuğu neredeyse sürükleyerek kamarasına götürüyorum.<br />Kapıyı kapadığım anda hıçkıra hıçkıra başlıyor: "Herkesin herkesin içinde tokat attın bana! NASIL YAPARSIN BUNU! NASIL YAPARSIN! O iğrenç seks kedisi de yüzüme şarap çarptı. Daha ne kadar, söyle daha ne kadar aşağılanabilirim?"<br />"Bir insan ne kadar aşağılanabilir, biliyor musun," diyorum boğazımı yakan bir sesle. "Santimi santimine başkalarını aşağıladığı kadar. Başkalarını aşağılamaktan vazgeçmediğin sürece, aşağılanmaya razı olmalısın. Duyuyor musun beni<br />beter kuş? Razı olmalısın."Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-64970071630251320662010-08-16T04:13:00.001-07:002010-08-16T04:13:41.226-07:00Buket Uzuner - Karayel Hüznü<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhABca7w6mFkQS7U1RPethXYRM2tI71GvPYfTILce9ndwrNHa-rV4ctVe6RWMUuMMa4z9zHvP0MK53VHZFB6jmUIGXtbFScgIn4A1suSYCvWLJ8UK8h_HZ2Wk1D67anDRuMWlONtmyTi6eB/s1600/karayel.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 219px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhABca7w6mFkQS7U1RPethXYRM2tI71GvPYfTILce9ndwrNHa-rV4ctVe6RWMUuMMa4z9zHvP0MK53VHZFB6jmUIGXtbFScgIn4A1suSYCvWLJ8UK8h_HZ2Wk1D67anDRuMWlONtmyTi6eB/s320/karayel.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505964268830352226" /></a><br />METİN ALTIOK'un anısına<br />Şimdi, bu akşamüstü,<br />Hemen<br />Bir şiir yazabilseydim eğer,<br />Şöyle serin, nane yeşili,<br />Bahar kokan, gencecik teni.<br />Hani, 'yaşamalıyım, ayaktayım hâlâ'<br />dedirten insana,<br />'Hem yapacaklarım var daha!'<br />Su gibi aziz,<br />Toprak kadar güçlü,<br />Çakır gözlü.<br />Dokununca kırılan ve utanınca<br />Burnuna dek kızaran.<br />Bu şiir kocaman,<br />Karayelden kuvvetli,<br />Senin 'iç açıcı hüznün' denli kederli.<br />Ama çabuk olmalı, hemen davran,<br />Şair diyorlar, komada falanUnknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-68791664149077258292010-08-16T04:12:00.000-07:002010-08-16T04:13:03.323-07:00Buket Uzuner - Şairlerin Şehri<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5tenutiSdvAiOjMJBgu7IcSvfdzeHJfg3Vsr-rACcOPN-92ds1I4GtErW8B7qxQ8cYD_0CrYW8So8GF-oQGpFjWXtpIC7J0G6SNmLx00hle_bTAkbwkjanulWSn1I84CPkmTK_SZj3GIZ/s1600/sairler-sehri.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 176px; height: 255px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5tenutiSdvAiOjMJBgu7IcSvfdzeHJfg3Vsr-rACcOPN-92ds1I4GtErW8B7qxQ8cYD_0CrYW8So8GF-oQGpFjWXtpIC7J0G6SNmLx00hle_bTAkbwkjanulWSn1I84CPkmTK_SZj3GIZ/s320/sairler-sehri.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505964101058728578" /></a><br />- Bütün şaireleri çok güzel, şairleri çok yakışıklı sanmıyordum ama, cüce, kambur, dilsiz, felçli, kör, sakat, yaralı, yorgun insanları da şairler şehri'nde görmek beni şaşırttı.<br />- Sizi şaşırtana başaşağı bakmıyor musunuz sevgili Esin? Onlar böyle oldukları için şiir yazmıyorlar...<br />Onlar, şair oldukları için bu hale geldiler!..<br />- Yani... yani şiir yazmak burada bile cezalandırılıyor mu?..<br />-Hayır, o gördükleriniz, aramıza katıldıkları için kurtulanlar!Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-55871813653394829902010-08-16T04:11:00.000-07:002010-08-16T04:12:29.936-07:00Buket Uzuner - Balık İzlerinin Sesi<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsgiQeZ-zPiJasFxzNq7xC7c2f5IcjW3IcXRP3fGGChfOXdP1IHqJ7uPqIXeibVU4aJfdeO1ilB_qZQkW93sHkCujgLBZ-SFH79Xo_VnMpTt78LLxeP5vGLJjxHgQP55MqnTGN5NRfof_l/s1600/balik-izleri.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 199px; height: 282px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsgiQeZ-zPiJasFxzNq7xC7c2f5IcjW3IcXRP3fGGChfOXdP1IHqJ7uPqIXeibVU4aJfdeO1ilB_qZQkW93sHkCujgLBZ-SFH79Xo_VnMpTt78LLxeP5vGLJjxHgQP55MqnTGN5NRfof_l/s320/balik-izleri.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505963943665412322" /></a><br />- Anne tarafından Afife Jale'ye akraba oluyorum. Babamın kökleri de<br />Pirî Reis'in amcası Kemal Reis'e uzanır, dedim gururla.<br />- Camille ve Kolomb gibi mi yani? dedi şaşırarak.<br />- Hiç kimse bir başkasına benzemez! diye hırçınlaştım.<br />- Afife Pirî! dedi hayranlıkla.<br />- Afife Pirî! diye yineledim.<br />- Denizlerin serüvenci oğluyla, sahne ışıklarının cesur, asi kızının torunusun, müthiş... olağanüstü... Anlamalıydım... Çoktan anlamalıydım...Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-81705859691860141292010-08-16T04:10:00.001-07:002010-08-16T04:10:42.281-07:00Yılmaz Odabaşı - Kül Aşklar<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpJnFrIEF0W1fder88nJkTdax0CbmVEY3jIB8S7gXqbWM7aPrDgt8b08XtHeswROYQwOKu4jyKw4lhAMn2lyPkC65V69OYHv6woiW3Nsjfe8WRfFJ-mtloD0ISTub1BBMAQQnII6q4KfAQ/s1600/kulasklar.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 176px; height: 255px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpJnFrIEF0W1fder88nJkTdax0CbmVEY3jIB8S7gXqbWM7aPrDgt8b08XtHeswROYQwOKu4jyKw4lhAMn2lyPkC65V69OYHv6woiW3Nsjfe8WRfFJ-mtloD0ISTub1BBMAQQnII6q4KfAQ/s320/kulasklar.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505963480457506018" /></a><br />Aşkın yolları hiçbir zaman düz değildir. Ama öyle coğrafyalar <br />vardır ki, hayat ve aşk, her an bir uçurumdan yuvarlanacakmış <br />gibi, imkânsızlığın kıyısında salınır durur. Aşkı küle çeviren <br />geleneklerle ve zamanla kuşatılmıştır çünkü oralarda hayat...<br />Öyle coğrafyalar vardır ki, sonsuza dek değişmez sandığınız <br />mekânlar ve insanlar bir postal darbesiyle yıkılıverir. <br />Şaşkın ve kederli bir sürgünsünüzdür; kendi ülkesinden, <br />ailesinden ve dilinden sürgün edilmiş bir çocuksunuzdur artık. <br />Sürgünlük en onulmaz darbesini çocuklara vurur ve <br />zaten her sürgün de artık biraz çocuktur...<br />Yılmaz Odabaşı'nın, daha önce Kül Aşklar ile Çocuklar ve Adresler'de <br />yer alan hikâyelerinin bir arada sunulduğu bu kitapta, <br />geleneklerin ve hayatın örselediği aşkları; bir çocuğun evreninden, <br />son on beş yılda nice acılara vesile olan göç olgusunu <br />yalın bir anlatımla okuyacaksınız.<br />Bilenler bilir: Yalın ve sert hayatları yazar Yılmaz Odabaşı. <br />Acıların diyarından, bütün bir ülkeye sesini sakin, ama öfkeli <br />kelimelerle katar, çağıldar. Kül Aşklar, yazarının on binlere <br />mal olan hikâyelerinden bir demet...Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-25577624654395713362010-08-16T04:09:00.001-07:002010-08-16T04:09:53.628-07:00Yılmaz Odabaşı - Kuşkar Uzaktı Sonra<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqsn698mhR1524aglKgKd7q8vRxdnJnIfRqLvLNezfJRS_mhta0AJUQYKOln56WX2RHbA47GYLeZgyBuOTXqjBoR2N8dbwQPJ31Apln4cU9e3I_J7LRzD7O1tuH0v-rpTC2cT1OVzOlPN1/s1600/kuslar.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 177px; height: 255px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqsn698mhR1524aglKgKd7q8vRxdnJnIfRqLvLNezfJRS_mhta0AJUQYKOln56WX2RHbA47GYLeZgyBuOTXqjBoR2N8dbwQPJ31Apln4cU9e3I_J7LRzD7O1tuH0v-rpTC2cT1OVzOlPN1/s320/kuslar.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505963263663714034" /></a><br />Bize mahsus sandığımız hayatlar, aslında evrensel bir bütünün birbirini tamamlayan parçalarıdır. Edebiyatçının görevi ve değeri de burada ortaya çıkar: Yerel olanda evrenseli, insanlığa ait olanı bulup çıkarmak...<br />Yılmaz Odabaşı da evrensel bir duyarlılığın yerel reflekslerle buluştuğu öyküleriyle bilinir. Onun öyküleri hem tüm Ortadoğu'ya hem de sadece bize özgü gibi görünebilen bir düzlemden okunurlar.<br />Odabaşı, bir ülkeye tanıklığın, tarihe kayıt düşmenin en güzel biçimini, yine öyküleriyle ortaya koyuyor. Doğu'nun çetin koşulları içinde yaşanan trajedilerden çarpıcı portreler çıkarıyor. Bir dönemin siyasal iklimini,<br />o iklime nice acılarla rengini veren hayatları, yine yalın ve<br />sert kelimelerle anlatıyor.<br />Yılmaz Odabaşı'nın Everest Yayınları'ndan çıkan ikinci öykü kitabı<br />Kuşlar Uzaktı Sonra'da hem tek tek şiir tadında cümleleriyle,<br />hem de anlattığı hayatlarla derinden sarsıyor bizi... Kuşları su birikintilerinde rût' (çırılçıplak) izleyen hırnikli' (sümüklü) yoksul çocukların, muğrup' (akşam) vakitleri, hayf'ını (intikamını) kimden alacaklarını sordukları diyarları biraz daha anlayacağız...Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-38449928516866328622010-08-16T04:08:00.001-07:002010-08-16T04:09:06.085-07:00Perihan Mağden - İki Genç Kızın Romanı<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjj5znXoTEtXHrBXti2cY0YcS7APYESSed1E_Qf6yPzGPi2oEYQr-KbXnF0kWRt08WvLl0IAx0XUF3SkdbM7TV0CFrgWcL7vPxKM1tZVprlljv-DF2a3cHMERRhtNp83MnaIhArUfWoxqZ/s1600/ikigenc.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 176px; height: 255px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjj5znXoTEtXHrBXti2cY0YcS7APYESSed1E_Qf6yPzGPi2oEYQr-KbXnF0kWRt08WvLl0IAx0XUF3SkdbM7TV0CFrgWcL7vPxKM1tZVprlljv-DF2a3cHMERRhtNp83MnaIhArUfWoxqZ/s320/ikigenc.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505963137416491154" /></a><br />Başını Behiye'nin omzuna dayayıp uyuklamaya başlıyor Handan. Behiye'nin içine yırtıcı kuşlar pike yapıyor. Ciğeri, yüreği, bağırsakları, kalbi- neresinden yakalarlarsa bir parça koparıp uçuşuyorlar. İçi didiliyor Behiye'nin. İçi parçalanıyor meraktan, telaştan. Tufan'a enselenmek istemiyor. Tufan onu ve Handan'ı ele geçirsin istemiyor. Aşağılanmak istemiyor. <br />Hayat onu yeterince aşağılamadı mı? Un ufak etmedi mi onu hayat? HİÇLEMEDİ Mİ? YOK SAYMADI MI? Yoklamadı mı habire? Çaktırmadı mı tüm sınavlarından?<br />Eliyle sıkıca bisturisinin ucunu kavrıyor.<br />Parasızlığın, yersizliğin, kimliksizliğin kıskacında birbirine tutunmaya çalışan iki yaralı ruh. Her şey ellerine ayaklarına dolanıyor, <br />her şey onlara karşı - bir kaçış, çıkış filan imkânsız mı?Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-5940436073513368862010-08-16T04:06:00.000-07:002010-08-16T04:07:41.255-07:00Meltem Arıkan - Kadın Bedenini Soyarsa<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAknXramnDDwyVIolr2mE-_1rJLmm6IBNSQK-s5l5AvNXnMDlIkmU2Gw0euJk2ieoPsV6lvPLd_Qmm-SQBxstLWRGilFw85iEgNUwipHHyNiU3L6k2-O2nfvQIG9FDPk0GzO-8leVwbdUu/s1600/kadinbedenini.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 177px; height: 255px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAknXramnDDwyVIolr2mE-_1rJLmm6IBNSQK-s5l5AvNXnMDlIkmU2Gw0euJk2ieoPsV6lvPLd_Qmm-SQBxstLWRGilFw85iEgNUwipHHyNiU3L6k2-O2nfvQIG9FDPk0GzO-8leVwbdUu/s320/kadinbedenini.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505962746977734482" /></a><br />"Bir kadın kendi başına soyunabilir mi?" Elinizdeki kitabın <br />anahtar cümlesi olan bu soru, bu romanın baş kişisi Lâl'in, <br />daha doğrusu bütün kadınların, erkeklerin kurallarıyla <br />yönetilen bir dünyada varolabilmek üzere kendi içlerine <br />yaptığı yolculuğun anahtarıdır aynı zamanda.<br />Lâl, gerek toplumsal, dinsel ve ailevi kuralların kıskacında <br />kalmasıyla, gerekse kendisine dayatılan rolden soyunarak <br />kadın olabilmek için bir meydan okuma arzusuyla, ülkemizin kadınlarından hem farklı bir yerde durmakta, hem de <br />içlerindeki bastırılmış arayışı temsil etmektedir. <br />Nitekim kendi sınırlarını zorlamayı da kapsayan bu arayış, <br />onu kendini yaşamak için mücadele etmeye yöneltecektir. <br />Onun gözünde beden bir tapınaktır ve kadın (dahası, erkek) <br />hazzın ve mutluluğun peşine düşüp öncelikle <br />bu tapınakta yücelmeli, belki de orada kaybolmalıdır.<br />Yazdığı her metinde kendinin farkına varmayı amaçlayan <br />modern kadını anlatmaya soyunan Meltem Arıkan bu <br />romanında, kadınları ve erkekleri kışkırtarak, kadınları kadın yapabilecek erkeklerden ve erkekleri erkek yapabilecek <br />kadınlardan oluşabilecek, yeni bir kadın-erkek ilişki <br />dengesinin kurulabileceğinin ipuçlarını veriyor.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-82047963130247108442010-08-16T04:04:00.000-07:002010-08-16T04:06:12.693-07:00Buket Uzuner - Benim Adım Mayıs<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmhQY5GohyphenhyphenMJLZrA7QGFr9worK5xr1c8eEM6tlsxfeW4wzAHa6UZxY4OqHiVBXLen0QtS-VG3Oaoen3xWDnk_cKdaaIfMD9EfknX_cndpv-z51oTDzm0UJ_rC2DcuL6u74WRokdlekfN8Y/s1600/benim-adim.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 176px; height: 255px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmhQY5GohyphenhyphenMJLZrA7QGFr9worK5xr1c8eEM6tlsxfeW4wzAHa6UZxY4OqHiVBXLen0QtS-VG3Oaoen3xWDnk_cKdaaIfMD9EfknX_cndpv-z51oTDzm0UJ_rC2DcuL6u74WRokdlekfN8Y/s320/benim-adim.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505962391684719474" /></a><br />Adım Mayıs.<br />Mayıs'ın dördünde doğmuşum. "Mayıs olsun adı," demiş annem.<br />Babam da sevmiş bu adı. Adım Mayıs.<br />Santiagoluyum ben.<br />Tıpkı bir kan damlası gibi sıcak, canlı, renkli...<br />Tıpkı bir kar çölünde gibi yapayalnız, uzak bir damla Latin kırmızısı...<br />Adım Mayıs.<br />Mayıs'ın dördünde doğmuşum.<br />Benim Adım Mayıs.Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-11794460380119789742010-08-16T04:03:00.000-07:002010-08-16T04:04:35.132-07:00Pınar Kür - Sonuncu Sonbahar<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhYHz69Ldk6cjfhEcEf-wySfRluEH_1fjTIWYXG-evqtAr5lkByMcT9CHMl0-_ZcIGdIt_yOB-Jb37oEoNqCioKQgcMgNIu2qt4UK1ExYcRg1Mo0LE3FzNtLVnbwo-Xol4sxoZEFwL6B5x/s1600/sonuncusonbahar.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 175px; height: 258px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhYHz69Ldk6cjfhEcEf-wySfRluEH_1fjTIWYXG-evqtAr5lkByMcT9CHMl0-_ZcIGdIt_yOB-Jb37oEoNqCioKQgcMgNIu2qt4UK1ExYcRg1Mo0LE3FzNtLVnbwo-Xol4sxoZEFwL6B5x/s320/sonuncusonbahar.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505961906292138098" /></a><br />Yazarın nihai amacı anlaşılmaksa, katilin nihai arzusu da yakalamaktır. Ama her ikisi de keşfedilmeye karşı önlem alırlar ya da yapılan işin iyi olması için almaları gerekir. Çünkü kolay keşfedilmek beceriksizlik, hiç keşfedilmemek ise başarısızlık anlamına gelir.<br /><br /><br /><br />Roman ile gerçeklik arasında, bir yazarla bir katil arasındaki kadar güçlü bir benzerlik olabilir mi? Romanın içine hapsolmuş gibi görünen bir kahraman, roman bitince de yaşamaya devam edebilir mi?<br /><br /><br /><br />Bir Cinayet Romanında tanıştığımız matematik profesörü Emin Köklü, Sonuncu Sonbaharda tekrar karşımıza çıkıyor ve bu kez kurgusal bir cinayetin değil, gerçek bir cinayetin izini sürmeye koyuluyor. Ancak gerçek cinayetlerin en az roman cinayetleri kadar karmaşık olabileceğini hesaba katmayarak içinden çıkılması zor bir maceranın tam ortasında buluyor kendini. Sonuncu Sonbahar, kurguyla gerçekliğin ustalıkla örüldüğü, bir solukta okunacak bir Pınar Kür romanı.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-26828046399749089712010-08-16T04:01:00.000-07:002010-08-16T04:03:14.055-07:00Nihat Behram - Gurbet<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgnZsqUB_HdLC1F72zFsOEeUbPj_iSMFQhDBFbJPORZ0ICFNQc8fnSgPppX-nEnfriVwhg-CQd5XhwGFC02uvlIHhq8tlqvFVfkquLa5-3x1vdIzw4luXwwY9bmdRoRe852ZA719l7urzFh/s1600/gurbet.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 175px; height: 243px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgnZsqUB_HdLC1F72zFsOEeUbPj_iSMFQhDBFbJPORZ0ICFNQc8fnSgPppX-nEnfriVwhg-CQd5XhwGFC02uvlIHhq8tlqvFVfkquLa5-3x1vdIzw4luXwwY9bmdRoRe852ZA719l7urzFh/s320/gurbet.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505961443275798418" /></a><br />"Nihat Behram'ın işlediği konu ve işleyiş biçimi beni derinden etkiledi..."<br /><br />Juan Goytisolo<br /><br />"Bu epik yapıt, hiç kuşkusuz ki, önemli bir konuyu sergilemenin, en iddialı denemelerindendir..."<br /><br />Hans-Dieter Grünefeld<br /><br />"Gurbet, acımasız gerçekçiliğini, şematik, didaktik kalıplarla değil, insanı en derin yerlerde yakalayan, sarsan bir duygusallık-gerçekçilik sentezinde verebilen; aklın ve duygunun kesiştiği, senteze ulaştığı noktalarda, bireyseli ve toplumsalı en yüksek dozlarda kaynaştırmayı, birlikte sunmayı başaran bir roman."<br /><br />Ataol Behramoğlu<br /><br />"Gurbet... Bir destan; çaresizliğin ve sevginin destanı..."<br /><br />Sennur Sezer<br /><br />"Gurbet, edebiyata dönüştürülmüş acının bir belgesidir..."<br /><br />Reinhold Schmücker<br /><br />"Gözlemlerden can bulmuş titiz bir anlatım. Canlı bir roman..."<br /><br />Carola Samlcwsky<br /><br />"Behram, gurbetin sorunlarını dikkatle aydınlatarak, sevgiyle dolu bir biçimde, halkına yaklaşıyor..."<br /><br />Chudi BürgiUnknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-15956212195471075492010-08-16T03:58:00.000-07:002010-08-16T04:03:24.205-07:00Marek Halter - Hazar Rüzgarı<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTxBJOKR7PLELcCgCvjO7ZJHu5AgoAGwZ6-y-cNPnmuvWjv7g0a7lhCfpVhVGZjSiDcYrv96Voqj7SlKkkeig53RmDbqpdsAFoGn3y40jN7w7JKBDV_iYVULVzFGYpy4tuHUduQLhka5ln/s1600/hazar.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 177px; height: 255px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTxBJOKR7PLELcCgCvjO7ZJHu5AgoAGwZ6-y-cNPnmuvWjv7g0a7lhCfpVhVGZjSiDcYrv96Voqj7SlKkkeig53RmDbqpdsAFoGn3y40jN7w7JKBDV_iYVULVzFGYpy4tuHUduQLhka5ln/s320/hazar.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505960936337392018" /></a><br />10. yüzyıl... Genç İshak, Volga ile Kafkasya arasında hüküm süren <br />Hazar Krallığı'na Kurtuba baş hahamı Rabin tarafından ulak olarak <br />gönderilir. İshak'ın yanında taşıdığı, yüzlerce yıldır beklenen Mesih'in <br />bu yeni Yahudi krallığına atfedildiği bir umut mektubudur. Bir yıldan <br />fazla süren çetin ve tehlikeli yolculuğu sırasında İshak hem <br />hayatının aşkına hem de mesih umudunun sonuna ulaşır.<br /><br />20. yüzyıl... Hazarlar üzerine araştırma yapan bir yazar: Marc Sofer. <br />Araştırmaları onu Bakû'ye götürür ve orada Hazarların son sinagogunun <br />bulunduğu bir mağara keşfeder. Büyük bir petrol rezervinin üzerinde <br />bulunan bu mağara aynı zamanda çağın en büyük petrol savaşının <br />tam ortasında durmaktadır. Tıpkı on asır önceki İshak gibi Sofer de <br />orada hem aşkını hem de umutlarının sonunu bulur.<br /><br />Çok farklı çağlardan kahramanların bir arada sürükleyici olarak anlatıldığı <br />bu romanda ünlü Fransız yazar Marek Halter, tarihsel roman ve <br />çağdaş gerilim roman tarzlarını mükemmel bir biçimde birleştirerek <br />büyük bir destanı ve harika bir aşk hikâyesini sergilemektedir. <br /><br />Başta ünlü yazar Arthur Koestler olmak üzere Hazarlar'ın destanı <br />birçok yazarı etkilemiş ama hiçbir romancı şimdiye kadar <br />günlük hayatı, aşkları, Batı'nın bu bölge üzerindeki siyasal çıkarlarını <br />bu denli güçlü ve çarpıcı bir biçimde ortaya koyamamıştır.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-45959376036188571442010-08-16T03:55:00.001-07:002010-08-16T03:55:52.337-07:00Ömer Seyfettin Kimdir ?<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoJMQsTjJW2vGjXDVqzXcrEEMIFzv8j2DuXIw8eiw0P7ofUS1CybJ0BtJUE-KDciDOmYIINjRg1mw9Qc0oDWMTfXDOZ9rE0-AI38qzThMai27i-r5b6S1YzCsWIQUtN3W5rtrF4pQIw5lp/s1600/omerseyfettin.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 164px; height: 218px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoJMQsTjJW2vGjXDVqzXcrEEMIFzv8j2DuXIw8eiw0P7ofUS1CybJ0BtJUE-KDciDOmYIINjRg1mw9Qc0oDWMTfXDOZ9rE0-AI38qzThMai27i-r5b6S1YzCsWIQUtN3W5rtrF4pQIw5lp/s320/omerseyfettin.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505959700783543746" /></a><br /><br />28 Şubat 1884’te Gönen’de doğdu. 6 Mart 1920’de İstanbul’da yaşamını yitirdi. Çağdaş Türk öykücülüğünün ile "Milli Edebiyat Akımı"nın kurucularından. Kafkas göçmenlerinden Yüzbaşı Ömer Şevki Bey'in oğlu. Öğrenimine Gönen’de başladı. Babasının görevi nedeniyle sürekli yer değiştirmemeleri için annesiyle bilikte İstanbul'a gönderildi. 1892'de Aksaray’daki Mekteb-i Osmaniye’ye yazdırıldı. 1896'da Eyüp’teki Baytar Rüşdiyesi’ni bitirdi. Edirne Askeri İdadisi’nden sonra 1903'te İstanbul’da Mekteb-i Harbiye’den mezun oldu. Mülazim (teğmen) rütbesiyle orduya katıldı. İzmir Zabitan ve Efrat Mektebi'nde bir süre öğretmenlik yaptı. 1908'de merkezi Selanik'te olan 3'üncü Ordu'da görevlendirildi. 1911’da ordudan ayrıldı. Ama Balkan Savaşı çıkınca tekrar askere alındı. Sırp ve Yunan cephelerinde savaştı. Yanya Kalesi'nin savunması sırasında Yunanlılara esir düştü. Bir yıl süren tutsaklıktan sonra İstanbul'a döndü. Kısa bir süre "Türk Sözü" dergisinin başyazarlığını yaptı. 1914'te Kabataş Lisesi'ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Ölümüne dek bu görevi sürdürdü. Yazmaya Edirne'deki öğrenciliği sırasında başladı. İlk şiiri "Hiss-i Müncemid" "Ömer" imzasıyla 1900'de "Mecmua-i Edebiye"de yayınlandı. İlk öyküsü "İhtiyarın Tenezzühü" 1902'de Sabah gazetesinde yer aldı. İzmir ve Makedonya'da görevliyken yazdığı şiir, öykü ve makaleler çeşitli dergilerde çıktı. Askerliğe ara verdiği dönemde ise yazıları "Rumeli" gazetesi ve çeşitli dergilerde yayınlandı. <br /><br />Selanik'te yayınlanan "Genç Kalemler" dergisindeki yazılarıyla ünlendi. Derginin ikinci dizisinin ilk sayısında Nisan 1911'de yayınlanan "Yeni Lisan" başlıklı yazısı "Milli Edebiyat" akımının başlangıç bildirgesidir. Yazılarında, yalın, halkın konuştuğu ve anladığı bir dil kullanmak gerektiğini savundu. Türkçe'nin kendi kurallarına uygun yazılmasını, Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırılmasını istedi. Milli Edebiyat akımının öncülüğünü Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem'le birlikte sürdürdü. 1. Dünya Savaşı yıllarında "Yeni Mecmua"da yayınlanan öyküleriyle ününü iyice yaygınlaştırdı. Öykülerini kişisel deneyimlerine, tarihsel olaylara ve halk geleneklerine dayandırdı. Günlük konuşma dilini kullanması, öykülerine canlı ve etkileyici bir özellik verdi. Çok değişik konular işledi. Bunları anlatırken yergiye, polemiğe, komik durumlara ve toplumsal yorumlara da yer verdi. Sağlık durumu bozulup ölümünden sonra 1926’da öykülerini önce Ali Canip Yöntem derledi. Ardından Ahmet Halit Kitabevi 1936’da bir derleme yaptı. 1950’den sonra Şerif Hulusi, öykülerini yeniden gözden geçirip 10 cilt halinde yayınladı. Rafet Zaimler Yayınevi 1962’de 30 öykü daha ekleyerek 11 ciltlik bir külliyat halinde yayınladı. Son olarak Bilgi Yayınevi, "Bütün Eserleri" adıyla tüm öykülerini 16 kitapta topladı. Kahramanlar, Bomba, Yüksek Ökçeler, Yüzakı, Yalnız Efe, Falaka, Aşk Dalgası, Beyaz Lale, Gizli Mabet bu dizideki öykü kitaplarından bir bölümü. İnceleme kitaplarında "Tarhan", "Ayın Sin" rumuzlarını kullandı. <br /><br /><br />ESERLERİ <br /><br />ŞİİR: <br />Ömer Seyfettin’in Şiirleri (1972, Fevziye Abdullah Tansel derlemesi) <br /><br />ROMAN: <br />Ashâb-ı Kehfimiz (1918) <br />Efruz Bey (1919) <br />Yalnız Efe (1919, 1988) <br /><br />ÖYKÜ: <br />Harem (1918) <br />Yüksek Ökçeler (1922, 1988) <br />Gizli Mabed (1923, 1988) <br />Beyaz Lale (1938) <br />Asilzâdeler (1938) <br />İlk Düşen Ak (1938, 1980) <br />Mahçupluk İmtihanı (1938, 1982 bir oyun da içerir) <br />Dalga (1943, 1952) <br />Nokta (1956) <br />Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür (1958) <br /><br />İNCELEME: <br />Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset (1912) <br />Yarınki Turan Devleti (1914) <br />Türklük Mefkuresi (1914) <br />Türklük Ülküsü (ilk 3 kitap birarada ölümünden sonra, 1975)Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-16348989322726506322010-08-16T03:53:00.001-07:002010-08-16T03:54:15.924-07:00Arif Nihat Asya Kimdir ?<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuv1gQlvG4WsXrgn9icenBIMkw9s5plx_SZfEwbzdoOZFMmhWGBr-m11Fkp00VJCsWqQB4Ze76JCoE57wVHpkrZVmQGITg9JRwKlpNTDM30D4rmRS9c5GSjB65Wf1CXYZrWRq4WJozv2kA/s1600/arif-nihat-asya.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 200px; height: 275px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuv1gQlvG4WsXrgn9icenBIMkw9s5plx_SZfEwbzdoOZFMmhWGBr-m11Fkp00VJCsWqQB4Ze76JCoE57wVHpkrZVmQGITg9JRwKlpNTDM30D4rmRS9c5GSjB65Wf1CXYZrWRq4WJozv2kA/s320/arif-nihat-asya.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505959278551382946" /></a><br />7 Şubat 1904'te İstanbul Çatalca’da doğdu, 5 Ocak 1975'te Ankara’da yaşamını yitirdi. İstanbul Üniversitesi Yüksek Öğretmen Okulu Edebiyat Bölümü’nü bitirdi. Adana, Malatya, Edirne, Tarsus, Ankara ve Kıbrıs'taki liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1950-1954 arasında Seyhan (Adana) milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulundu. <br /><br />Milletvekilliğinden sonra tekrar öğrtemenliğe döndü. Ankara Gazi Lisesi edebiyat öğretmeni iken 1962'de emekliye ayrıldı. İstanbul'a döndü. Yeni İstanbul ve Babıli’de Sabah gazetelerinde yazılar yazdı. Aruzla başladığı şiirde rubailer, gazeller yazdı. Özellikle rubailere büyük önem verdi. Rubailerden oluşan 5 ayrı kitap yayınladı. Daha sonra hece veziyle ve serbest vezinli şiirler de yazdı. Ulusçu şiirleriyle dikat çekti. Yurdun güzelliklerini, doğasını anlatan, kimi zaman yergici ama Türklüğü yücelten şiirleriyle bilinir.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-4020723400101139782010-08-16T03:51:00.000-07:002010-08-16T03:52:53.434-07:00Ahmet Hamdi Tanpınar Kimdir ?<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOvUz88BG9fFP_OB9Bu6XtoCSMmoiI3aiokxgbVLHsC5zQGzJVrjdKG-U73VXbiOWSbgjaUUvQCFXjnD-nWqrG2Wn-C8hbUkbw_yBnk_wiPGCRGv2j-wn0w_5t2FBHYDkdfAK4gXbwXnjS/s1600/aaaaaa.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 200px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOvUz88BG9fFP_OB9Bu6XtoCSMmoiI3aiokxgbVLHsC5zQGzJVrjdKG-U73VXbiOWSbgjaUUvQCFXjnD-nWqrG2Wn-C8hbUkbw_yBnk_wiPGCRGv2j-wn0w_5t2FBHYDkdfAK4gXbwXnjS/s320/aaaaaa.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505958907543952226" /></a><br />23 Haziran 1901 tarihinde İstanbul'da doğdu. İstanbul'da Ravaz-i Maarif İbtidaisi'nde, Sinop ve Siirt rüşdiyelerinde, Vefa, Kerkük ve Antalya sultanilerinde öğrenim gördü. Baytar mektebini bırakarak girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden 1923 yılında mezun oldu. Erzurum, Konya ve Ankara liseleriyle, Gazi Eğitim Enstitüsü ve Güzel Sanatlar Akademisi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı, aynı akademide estetik ve sanat tarihi dersleri verdi (1932 - 1939). 1939 yılında İstanbul Üniversitesi'ne Yeni Türk Edebiyatı Profesörü olarak atandı. Maraş Milletvekili olarak 1942-1946 yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulundu. Bir süre Milli Eğitim Müfettişliği yaptıktan ve Güzel Sanatlar Akademisinde eski görevinde çalıştıktan sonra 1949 yılında İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne yeniden döndü ve bu görevde iken 24 Ocak 1962 tarihinde İstanbul'da öldü. <br /><br />ESERLERİ<br />Şiir:<br />Şiirler (1961 - Bütün Şiirler)<br /><br />Hikaye:<br />Abdullah Efendi'nin Rüyaları (1943), Yaz Yağmuru (1955).<br /><br />Roman:<br />Huzur (1949), Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1962), Sahnenin Dışındakiler (1973), Mahur Beste (1975), Aydaki Kadın (1987).<br /><br />Deneme:<br />Beş Şehir (1946), Yahya Kemal (1967), Edebiyat Üzerine Makaleler (1969), Yaşadığım Gibi (1970).<br /><br />Tarih:<br />XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi (1949), Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Mektupları (1974 - Der. Z. Kerman).Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-56192390793113002742010-08-16T03:49:00.000-07:002010-08-16T03:51:23.099-07:00Vedat Türkali Kimdir ?<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLcoAI9pKE-AYKI3Sa8mRkHbdsg9f2x5IfCNzp948LPT3XPt1cugJzhhNxpjr70c2WswtY-SQuTSMSbfTBFeEmlPLcWATZ-6I3w9aHq0n6uZVV6Ce_5UycgcFOXQoJVd9CPteoVuHC4QOb/s1600/1984-vedatturkali.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 318px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLcoAI9pKE-AYKI3Sa8mRkHbdsg9f2x5IfCNzp948LPT3XPt1cugJzhhNxpjr70c2WswtY-SQuTSMSbfTBFeEmlPLcWATZ-6I3w9aHq0n6uZVV6Ce_5UycgcFOXQoJVd9CPteoVuHC4QOb/s320/1984-vedatturkali.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505958560226142498" /></a><br />Doğum ve Ölüm Tarihi 1919-<br />Günümüz yazarlarındandır. Asıl adı Abdülkadir Pirhasan olan yazar, Samsun’da doğdu. Askeri öğrenci olarak istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Askeri liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı.<br /><br />Bir Gün Tekbaşına (1975) adlı romanı, Milliyet Yayınları 1974 Roman Yarışmasında birincilik kazanınca tanındı. Senaryo yazarlığı, film yönetmenliği ve tiyatro ile uğraştı<br /><br />Başlıca eserleri<br />Romanları: Mavi Karanlık (1983), Yeşilçam Dedikleri Türkiye (1986), Tek Kişilik Ölüm (1990)<br />Oyunları: Bu Ölü Kalkacak (1976), Dallar Yeşil Olmalı (1987)<br />Senaryoları: Üç Film Birden (1979), Eski Filmler (1983)Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-3645106829905853152010-08-16T03:47:00.000-07:002010-08-16T03:48:48.390-07:00Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kimdir ?<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtrlLnCS8_T45EGupOrPxQ3YP7WsH5mYcoXiaCmwuhvJTX8SH8Q2R4mVeGwuagifuM2Y_dXk3W6hDa0z09kl1g_VFLn5Yyk6ODXcEShk0Kzcd6Zl6n3enp79tob33SPcjOG4D4lzWdN0Z0/s1600/yakup+kadri+karaosmano%C4%9Flu.jpeg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 140px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtrlLnCS8_T45EGupOrPxQ3YP7WsH5mYcoXiaCmwuhvJTX8SH8Q2R4mVeGwuagifuM2Y_dXk3W6hDa0z09kl1g_VFLn5Yyk6ODXcEShk0Kzcd6Zl6n3enp79tob33SPcjOG4D4lzWdN0Z0/s320/yakup+kadri+karaosmano%C4%9Flu.jpeg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505957792922587618" /></a><br />Doğum ve Ölüm Tarihi 1889 -1974<br />20. yüzyıl edebiyatımızın büyük romancılarındandır. Kahire’de doğdu. Manisa’da başladığı orta öğreniminin bir bölümünü, izmir idadisinde sürdürdü. Sonra ailesiyle birlikte gittiği Mısır’da Fransız Kolejine devam etti. istanbul’a gelerek, Fecri ati topluluğuna katıldı. Bu arada bir yandan gazete ve dergilere makale ve öyküler yazdı, bir yandan da edebiyat ve felsefe öğretmenliği yaptı. Kurtuluş Savaşı yıllarında, Mustafa Kemal’in yanında yer aldı.<br /><br />Mardin ve Manisa’dan milletvekili seçildi. Aylık fikir dergisi Kadro’yu çıkardı. Tiran, Prag, Bern, Tahran elçilik ve büyükelçiliklerinde bulundu. Emekliliğinden sonra, yazı hayatına atıldı. Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinin yanı sıra yazarlığını sürdürürken, Ankara’da öldü.<br /><br />Yakup Kadri, gerçekçi küçük öykülerden, romana geçmiştir. Türk toplumunun geçirdiği değişimi konu edinen romanlarında, gerçekçi gözlemlerinin yanı sıra, sağlam bir yapı kurabilmiştir. Romanlarında, birbirini tamamlayan bireysel ve toplumsal hayat zinciri betimlenir. Romanlarındaki kahramanların çoğu, iç dünyaları zengin, kötümser, düzensizlik kurbanı, törelere, geleneklere bağlı insanların kişiliklerini yansıtır.Mensur şiir, deneme, makale, anı, monografi, öykü, tiyatro ve roman türlerinde yazmıştır.<br /> <br />Başlıca eserleri<br />Öyküleri; Bir Serencam (1913), Rahmet (1923), Milli Savaş Hikayeleri (1947)<br />Romanları: Kiralık Konak (1922), Nur Baba (1922), Hüküm Gecesi (1927), Sodom ve Gomore (1928), Yaban (1932), Ankara (1934), Bir Sürgün (1937), Panorama (iki cilt, 1953/54), Hep O Şarkı (1956)<br />Düz yazı şiirleri: Erenlerin Bağından (1922), Okun Ucundan (1940)<br />Monografileri: Ahmet Haşim (1934), Atatürk (1946)<br />Anıları: Anamın Kitabı (1957), Vatan Yolunda (1957), Gençlik ve Edebiyat Hatıraları (1969), Zoraki Diplomat (1955), Politikada 45 Yıl (1968)Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-68307683088421022282010-08-16T03:42:00.001-07:002010-08-16T03:42:50.857-07:00Necip Fazıl Kısakürek Kimdir ?<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqPOhsSusP-9lCDEG_-aAXLrrhCBXuiuColu1WZmzW4OZL1cY9pjmSswGseJKI16DHmpjB397C1uQYFRuwf8k-FzV4QB3sv3lMBpnWPKCGN_41fpvqZrIgKOHwbTKqJUe5NSpv4LxUhg2G/s1600/portre.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 287px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqPOhsSusP-9lCDEG_-aAXLrrhCBXuiuColu1WZmzW4OZL1cY9pjmSswGseJKI16DHmpjB397C1uQYFRuwf8k-FzV4QB3sv3lMBpnWPKCGN_41fpvqZrIgKOHwbTKqJUe5NSpv4LxUhg2G/s320/portre.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505956322728624034" /></a><br />26 Mayıs 1905'te İstanbul'da doğdu. Çocukluğu, büyük babasının İstanbul Çemberlitaş'taki konağında geçti. İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız Kolejleri ile Bahriye Mektebi'nde (Askeri Deniz Lisesi) tamamladı. Lisedeki hocaları arasında Yahya Kemal, Ahmet Hamdi(Akseki), İbrahim Aski gibi isimler vardı. Necip Fazıl hocalarından en çok İbrahim Aski'nin etkisinde kalmıştır. Tasavvufla ilk tanışması da hocası İbrahim Aski'nin verdiği kitaplarla olmuştur. <br /><br />Necip Fazıl Kısakürek, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten (1924) sonra, Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile gönderildiği Fransa'da, Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde okudu. Türkiye'ye dönüşünde Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. Robert Kolej, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde ders verdi(1939-43). Sonraki yıllarında edebiyata yönelerek fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı. <br /><br />Necip Fazıl, annesinin arzusuyla şair olmak istedi (bunu düşündüğünde henüz 12 yaşındaydı) ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı. Milli Mecmua, Anadolu, Varlık ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirmeyi başardı. Daha sonra Paris'e gitti ve dönüşünde yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitaplarıyla edebiyat dünyasında patlama yaptı. Necip Fazıl bu eserleriyle genç yaşta şöhreti yakalayarak, çağdaşı şairlerin önüne çıkmayı başardı. Edebiyat çevrelerinde hayranlık aynı zamanda heyecan uyandırdı. 1932'de Ben ve Ötesi adlı şiir kitabını çıkardığında henüz otuz yaşına basmamıştı. <br /><br />Necip Fazıl için 1934 yılı hayatının dönüm noktası oldu. Çünkü hayat felsefesinin değişmesine neden olan ve Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile bu dönemde tanıştı. Ve bu kişiden bir daha kopmadı. Necip Fazıl'ın, üstün bir ahlak felsefesini savunduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar (Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak). <br /><br />Necip Fazıl aralıklarla gidip uzun sürelerle kaldığı Ankara'ya üçüncü gidişinde, bazı bankaların da desteğini sağlayarak 14 Mart 1936'da haftalık Ağaç dergisini çıkarmıştır. Yazarları arasında Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer, Mustafa Sekip Tunç'un da bulunduğu Ağaç dergisi, yeni kapanan Yakup Kadri'nin Kadro dergisi yazarları Burhan Belge, Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir ve İsmail Hüsrev gibi yazarların savunduğu ve dönemin etellektüellerini hayli etkilemiş bulunan materyalist ve marksizan düsüncelerine karşı spiritüalist ve idealist bir çizgi izlemiştir. Ankara'da altı sayı çıkan Ağaç dergisi daha sonra İstanbul'a nakledilmiş ancak fazla okur bulamadığından haftalık Ağaç dergisi 17'nci sayıda kapanmıştır. <br /><br />Necip Fazıl, 1943 yılında dinsel ve siyasal kimliği ön plana çıkan Büyük Doğu adlı dergiyi çıkardı. 1978 yılına kadar aralıklarla haftalık, günlük ve aylık olarak çıkarılan Büyük Doğu'da iktidarlara cephe alan Kısakürek, yazı ve yayınları yüzünden mahkemelik oldu, hapse girdi ve dergi birçok kez kapatıldı. Sultan Abdülhamit taraftarı olan Necip Fazıl giderek İslamcı kesimin önderlerinden biri oldu. Ağaç dergisinde olduğu gibi, Büyük Doğu'nun ilk sayılarında da yazar kadrosu hayli kozmopolittir. Bedri Rahmi, Sait Faik gibi yazarların imzası dergi sayfalarında görülmektedir. Ancak, Büyük Doğu, dinsel bir kavga organı durumuna gelince bu yazarların bir kısmı ayrılmıştır. Necip Fazıl 1947 yılında Büyük Doğu toplatılınca Kasım-Aralık ayları arasında üç sayı devam eden Borazan adlı siyasal mizah dergisini çıkarmıştır. Sık sık kapatılan veya toplatılan Büyük Doğu'nun çıkmadığı dönemlerde günlük fıkra ve çesitli yazılarını Yeni İstanbul, Son Posta, Babialide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gibi gazetelerde yayımlayan Necip Fazıl, Büyük Doğu'da çıkan yazılarında kendi imzası dışında Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki gibi takma isimler kullandı. 1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu şehirlerinde konferanslar verdi. <br /><br />Necip Fazıl, Sabır Taşı adlı oyunuyla 1947 yılında C.H.P. Piyes Yarışması Birincilik Ödülü'nü almış, doğumunun 75. yıldönümünde Kültür Bakanlığı'nca "Büyük Kültür Armağanı" ödülünü (1980) ve Türk Edebiyatı Vakfı'nca "Türkçenin Yaşayan En Büyük Şairi" ünvanını almıştır. <br /><br />Necip Fazıl Kısakürek yazılarını yazmaya devam ederken uzun süren bir hastalık dönemi geçirdi ve sonra 25 Mayıs 1983'te Erenköy'deki evinde öldü. Fatih'te düzenlenen cenaze merasiminden sonra Eyüp sırtlarındaki (Piyer Loti'deki) kabristana defnedildi.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-50753837366948304322010-08-16T03:39:00.001-07:002010-08-16T03:43:33.591-07:00Cemal Süreya Kimdir ?<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfVKJ1axXKBiERq2hitbJf9ejsKQRs0a3qna-z_RlEEwgkgWJuTuTRzxWRqcWqerN97TmaTC63VZBFmNZ9hbqp-mEmZr8o5_kWHSQ-GDhzD-lJO5gf7CJLUVZEwLB3rtdwSAaDpLI07U8v/s1600/cecece.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 175px; height: 225px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfVKJ1axXKBiERq2hitbJf9ejsKQRs0a3qna-z_RlEEwgkgWJuTuTRzxWRqcWqerN97TmaTC63VZBFmNZ9hbqp-mEmZr8o5_kWHSQ-GDhzD-lJO5gf7CJLUVZEwLB3rtdwSAaDpLI07U8v/s320/cecece.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505955674151916802" /></a><br />Asıl adı Cemalettin Seber'dir. 1931 tarihinde Erzincan'da doğdu . (O yıllarda Pülümür Erzincan iline bağlı olduğu için Erzincan yazılıyor olmalı). Aslında 1931 Tunceli ili Pülümür ilçesinde dünyaya geldi. Dersim İsyanı sebebiyle zorunlu göçe tabi olan ailesiyle sürgüne gönderildi.<br /><br /><br />1954'te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü'nü bitirdi. Maliye Bakanlığı’nda müfettiş yardımcılığı ve müfettişlik görevlerinde bulundu; 1965’te ayrıldığı müfettişlik görevine 1971’de yeniden döndü; 1982’de müşavir maliye müfettişliğinden emekli oldu. Ağustos 1960’ta başladığı ve yalnızca dört sayı çıkarabildiği Papirüs dergisini, Haziran 1966-Mayıs 1970 arası 47, 1980-81 arası iki sayı daha çıkardı. 1978’de Kültür Bakanlığı’nda Kültür Yayınları Danışma Kurulu üyesi olarak da görev yapan Cemal Süreya, emekli olduktan sonra, yayınevlerinde danışman ve ansiklopedilerde düzeltmen olarak çalıştı. Birçok dergide yazıları ve şiirleri yayımlandı; ayrıca Oluşum, Türkiye Yazıları, Maliye Yazıları dergileri ile Saçak dergisinin kültür-sanat bölümünü bir süre yönetti. Politika, Aydınlık, Yeni Ulus ve Yazko Somut gazeteleri ile 2000’e Doğru dergisinde köşe yazıları yazdı.<br /><br /><br />İlk şiiri “Şarkısı-beyaz”, 8 Ocak 1958'de Mülkiye dergisinde çıktı. Şiirlerindeki şekil, muhteva ve anlatım özellikleri ile İkinci Yeni şiirine katıldı. Bu akımın önde gelen şairlerinden biri oldu. Geleneğe karşı olmasına karşın geleneği şiirinde en güzel kullanan şairlerden birisiydi. Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimi ile, duyarlı, çarpıcı, yoğun, diri imgeleriyle İkinci Yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir. Şahsiyetli bir şiir dili vardır. Canlı halk dilini kullanması, onu okuyucuya yaklaştırır. Üslubundaki mizah ve istihza, ona ayrı bir özellik kazandırmaktadır.<br /><br /><br />Şairin hayatındaki en önemli kırılma noktalarından biri adressizliktir: 4 kez evlenir, 29 farklı evde oturur.<br /><br /><br />Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü kondu. Feyza Perinçek ve Nursel Duruel, şair üzerine bir biyografik inceleme hazırladılar: Cemal Süreya / Şairin Hayatı Şiire Dahil (2005). 2001’de de Cemal Süreya Arşivi yayımlandı.<br /><br /><br />Kitapları<br /><br /><br /><br />Şiir<br /><br /><br />Üvercinka (1958; Yeditepe Şiir Armağanı) <br />Göçebe (1965; 1966 TDK Şiir Ödülü) <br />Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973) <br />Sevda Sözleri (Uçurumda Açan ile birlikte toplu şiirleri: 1984) <br />Sıcak Nal ve Güz Bitigi (1988; Behçet Necatigil Şiir Ödülü) <br />Sevda Sözleri (bütün şiirleri: 1990, ö.s; YKY 1995) <br /><br /><br />Düzyazı<br /><br /><br />Şapkam Dolu Çiçekle (1976) <br />Günübirlik (1982) <br />Onüç Günün Mektupları (1990, ö.s.; YKY 1998) <br />99 Yüz (1991; YKY 2004) <br />999. Gün / Üstü Kalsın (1991) <br />Folklor Şiire Düşman (1992) <br />Uzat Saçlarını Frigya (Günübirlik’in yeni basımı: 1992) <br />Aydınlık Yazıları / Paçal (1992) <br />Oluşum’da Cemal Süreya (1992) <br />Papirüs’ten Başyazılar (1992) <br />Günler (999. Gün’ün genişletilmiş basımı: YKY 1996) <br />Güvercin Curnatası (Cemal Süreya ile konuşmalar: haz. Nursel Duruel, YKY 1997; genişletilmiş basımı: YKY, 2002) <br />Toplu Yazılar I: Şapkam Dolu Çiçekle ve Şiir Üzerine Yazılar (YKY 2000) <br /><br /><br />Antoloji ve çevirileri<br /><br /><br />Cemal Süreya iki antoloji (Mülkiyeli Şairler ve 100 Aşk Şiiri) hazırladı; Simone de Beauvoir’dan Sade’ı Yakmalı mı? (1966; YKY 1997), Gustave Flaubert’den Gönül ki Yetişmekte (Duygusal Eğitim) ve Antoine de Saint-Exupéry’den Küçük Prens (Tomris Uyar’la birlikte) başta olmak üzere, pek çok çeviri yaptı. Çeviri şiirleri (Yürek ki Paramparça, haz. Eray Canberk, YKY 1995) ve Çocukça dergisi için yazdığı yazılar (Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi, haz. Necati Güngör, 1993; YKY 1996) derlendi.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-174684225649485864.post-89380360163983674342010-08-16T03:37:00.000-07:002010-08-16T03:43:37.759-07:00Cemil Meriç Kimdir ?<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijzv2b8dp-RMhYa2AnIRvgVjTpNtBKYBhrSVITelnhcuWOofEDU-15BsNvKpChMJiPaERdPG701cTUjnaY4-Z6yJ8pjf1PyKAJGbDrhmxM07FHBSSYHOGOVSk4OUvPauLxO40ZnyF5G13S/s1600/ce.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 214px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijzv2b8dp-RMhYa2AnIRvgVjTpNtBKYBhrSVITelnhcuWOofEDU-15BsNvKpChMJiPaERdPG701cTUjnaY4-Z6yJ8pjf1PyKAJGbDrhmxM07FHBSSYHOGOVSk4OUvPauLxO40ZnyF5G13S/s320/ce.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5505955295261679874" /></a><br />Yazar ve mütercim. 12 Aralık 1916’da Hatay Reyhanlı’da doğdu. Ailesi Balkan Savaşı sırasında Yunanistan’dan göçmüştü. Fransız idaresindeki Hatay’da Fransız eğitim sistemi uygulayan Antakya Sultanisi’nde okudu. Bir süre ilkokul öğretmenliği ve nahiye müdürlüğü, Tercüme kaleminde reis muavinliği yaptı. <br /><br /><br /><br />1940’da İstanbul Üniversitesi’ne girip Fransız Dili ve Edebiyatı öğrenimi gördü. 1941’den başlayarak İnsan, Yücel, Gün, Ayin Bibliyografyası dergilerinde yazmaya başladı. 1942 ve 45 yılları arasında Elazığ lisesinde, 1952 ve 54 yılları arasında ise İstanbul`da Fransızca öğretmeni olarak çalıştı. Daha sonra İstanbul üniversitesi Edebiyat fakültesinde yabancı diller okutmanlığı görevinde bulundu, Sosyoloji bölümünde dersler verdi. Mükemmel düzeyde Fransızca okuyup yazan Meriç, İngilizceyi anlıyor, Arapçayı, kendi ifadesiyle, “söküyor”du. <br /><br /><br /><br />1955’de gözlerindeki miyobunun artması sonucu görmez oldu, ama olağan üstü çalışma ve üretme temposu düşmedi. Talebelerinin yardımıyla çalışmalarını ölümüne kadar sürdürdü. 1974 yılında İstanbul üniversitesinden emekli oldu ve yıllarının birikimini ardarda kitaplaştırmaya girişti. 1984’te, önce beyin kanaması, ardından felç geçirdi, 13 Haziran 1987’de vefat etti. <br /><br /><br /><br />Cemil Meriç`in ilk yazısı Hatay`da Yeni Gün Gazetesi`nde çıktı (1928). Sonra Yirminci Asır, Yeni İnsan, Türk Edebiyatı, Yeni Devir, Pınar, Doğuş ve Edebiyat dergilerinde yazılar yazdı. Hisar dergisinde “Fildisi Kuleden” başlığıyla sürekli denemeler yazdı. Meriç, gençlik yıllarında Fransızcadan tercümeye başladı. Hanore de Balzac ve Victor Hugo`dan yaptığı tercümelerle kuvvetli bir mütercim olduğunu gösterdi. Bati medeniyetinin temelini araştırdı. Dil meseleleri üzerinde önemle durdu. Dilin, bir milletin özü olduğunu savundu ve sansüre, anarşik edebiyata şiddetle çattı.Unknownnoreply@blogger.com0